Avusturya’da Müslümanlara Yönelik Endişe Artıyor

Avusturya’da Eylül 2024’teki genel seçimin ardından 4 partinin katıldığı ve başarısızlıkla sonuçlanan iki farklı koalisyon görüşmesinde siyasiler ülkenin temel sorunları üzerinde anlaşma sağlayamazken, 14 yaş altı kız çocuklarına başörtüsü yasağı getirilmesi ve Müslümanlara yönelik baskıların artırılması gibi hususlarda hemfikir olunması, “Müslümanları zor günlerin beklediği” endişesine yol açtı.

Avusturya’da 29 Eylül 2024’te yapılan ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) ilk sırada çıktığı genel seçimlerin üzerinden 5 aya yakın süre geçerken koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

Dönemin Başbakanı ve merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) eski Genel Başkanı Karl Nehammer’in, 25 Ekim 2024’te “Aşırı sağcıları iktidara getirmeyeceğiz” sloganıyla başlattığı üçlü koalisyon görüşmesi Ocak 2025’te başarısızlıkla sonuçlanırken, Nehammer de bütün siyasi görevlerinden istifa etmek durumunda kaldı.

Ülkede oy kullanma hakkına sahip Türk ve Müslümanların çoğunlukla tercih ettiği Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ve liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ile ÖVP arasında 2 ayı aşkın süre devam eden görüşmelere ilişkin olası hükümet programı taslağının ülke basınına sızması tarafların hangi konularda anlaşıp anlaşamadığını gün yüzüne çıkardı.

Anayasa Mahkemesinin 2020’de 10 yaş altı çocuklara yönelik dönemin aşırı sağcı iktidarı tarafından hayata geçirilen başörtüsü yasağını eşitlik ve inanç özgürlüğüyle çeliştiği gerekçesiyle iptal etmesine rağmen reşit olmayan kız çocuklarına yönelik başörtüsü yasağına SPÖ ve NEOS’un “onay vermesi” Müslüman toplumunda hayal kırıklığına yol açtı.

Üçlü koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 7 Ocak’ta aşırı sağcı FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl, merkez sağ ÖVP’nin yeni Genel Başkanı Christian Stocker ile koalisyon hükümeti için müzakerelere başladı.

Bir aydan fazla süren görüşmelere ilişkin basına yansıyan 233 sayfalık taslak metinde, Müslümanların hak ve özgürlüklerini ciddi anlamada kısıtlayacak daha önce benzerine rastlanmamış sert düzenlemeler yer aldı.

Taslakta tarafların, 14 yaş altı kız çocuklarına başörtüsü yasağı getirilmesi hususunda anlaştığı görülürken, başörtüsünün bir “baskı unsuru” olarak tanımlandığı, kamu kuruluşlarında başörtülü çalışanlara izin verilmeyeceği ifade edildi.

Dini cemaatler kendi içinde bağımsız

Avusturya’da devlet tarafından resmen tanınan yaklaşık 16 dini cemaat bulunuyor. Bu dini grupları temsil eden, kendi içinde bağımsız özerk kurumlar, söz konusu dinlere ait kural ve ritüellerin yanı sıra ibadethaneler, eğitim kurumları gibi birçok alanda tek söz sahibi otoriteler olarak öne çıkıyor.

Devlet bu cemaatlerin iç işleyişine müdahil olmuyor. Ancak FPÖ ve ÖVP’nin hazırladığı taslakta, diğer cemaatlerin aksine ülkede Müslümanları temsil eden Avusturya İslam Cemaati’nin (IGGÖ) belirleyici olduğu birçok hususa doğrudan müdahale edilmesi, “siyasal İslam, aşırıcılık” gerekçe gösterilerek Müslümanlara ait kurum ve kuruluşlara baskıların artırılacağının yer alması, keyfi uygulamaların hayata geçirileceği endişesine neden oldu.

Bu gelişmeler doğrultusunda mecliste sandalyesi bulunan 4 partinin dahil olduğu ve başarısızlıkla sonuçlanan iki farklı koalisyon görüşmesinde Müslümanların hedef alınması, hükümet krizinin çözülmesiyle kurulacak yeni hükümet döneminde Müslümanları zor günlerin beklediği kaygısına yol açtı.

Yaklaşık 5 aydır hükümet kurulamayan Avusturya’da Müslümanları doğrudan ilgilendiren gelişmelere ilişkin Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Başkanı Ümit Vural ve Geleceğin Sosyal Avusturyası (SÖZ) Partisi Genel Başkanı Hakan Gördü, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

“Ayrımcı politikaların sürdürülmemesi çağrısı”

Vural, IGGÖ olarak hükümet kurma görüşmelerindeki gelişmeleri büyük bir endişeyle takip ettiklerini belirterek, “Özellikle FPÖ ile ÖVP arasında tartışılan ve Müslümanları hedef alan ayrımcı düzenlemeler içeren öneriler, hem hukuki hem de toplumsal açıdan ciddi kaygılara yol açmaktadır. Bu bağlamda IGGÖ olarak, koalisyon müzakerelerini yürüten partilere, bu ayrımcı politikaları sürdürmemeleri yönünde güçlü bir çağrıda bulunmak isterim.” dedi.

Başörtüsüyle ilgili tartışmaların, din özgürlüğü ve anayasal haklar çerçevesinde ele alınması gerektiğine dikkati çeken Vural, “Avusturya Anayasa Mahkemesi, benzer bir yasağı daha önce iptal etmişken tekrar böyle bir adım atılması hukukun üstünlüğünü sorgulatır. Anlaşılan o ki, taraflar bu yasağı üçte ikilik bir çoğunlukla kabul ederek Anayasa Mahkemesine başvuru ihtimalini ortadan kaldırmayı veya en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Bu, hukuki denetim mekanizmalarının bilinçli şekilde etkisizleştirilmesi anlamına gelir ki, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.” diye konuştu.

“Toplumu ayrıştıran değil, birleştiren politikalar izlenmeli”

Vural, “Ülkenin asıl meselelerinde uzlaşamayan tarafların, sembolik bir konu üzerinden ortak zemin bulması, esas sorunlardan dikkatleri başka yöne çekme çabası olarak da görülebilir. Toplumu ayrıştıran değil, birleştiren politikalar izlenmelidir.” şeklinde konuştu.

Koalisyon görüşmelerinde IGGÖ’nün yetki alanına giren konuların doğrudan devlet müdahalesiyle şekillendirilmek istenmesinin, yalnızca Avusturya’daki Müslümanları değil, genel olarak din özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünü ilgilendiren bir mesele olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Vural, “Anayasa tarafından güvence altına alınan özerk statümüzün görmezden gelinmesi, diğer dini cemaatlere tanınan hakların Müslümanlara tanınmaması anlamına gelir ki, bu açık bir çifte standarttır.” ifadelerini kullandı.

Vural, IGGÖ’nün Avusturya’da tanınan tüm dini cemaatler gibi, İslam din dersinin içeriğinin belirlenmesi, müfredatın oluşturulması, ders materyallerinin hazırlanması, öğretmenlerin atanması ve mesleki denetimi konusunda yetkili olduğunu söyledi.

Bu görevlerin yasal çerçevede düzenlenmiş olup, devlet ile dini cemaatler arasındaki işbirliği modeline dayandığını, dini cemaatlerin anayasal özerkliğini korumayı amaçladığını anlatan Vural, “Ancak planlanan düzenlemeler, özellikle din dersi öğretmenlerinin devlet tarafından atanması, ders içeriğinin devlet kontrolüne tabi tutulması gibi önlemler, bu özerkliğe ciddi bir müdahale anlamına gelmektedir ve anayasal temellerle bağdaşmaz. Bu tür bir yaklaşım, dini cemaatlerin eşitliğine aykırı olup, diğer inanç topluluklarına benzer müdahaleler öngörülmediği için açık bir ayrımcılık teşkil etmektedir.” dedi.

Vural, devletin tarafsız ve eşit mesafede olması gerektiğine, belirli bir dini toplumu hedef alan bu tür girişimlerin, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğuna ve toplumsal uyumu zedeleme riski taşıdığına işaret ederek, tüm inanç topluluklarına eşit muamele edilmesi ve IGGÖ’nün anayasal özerkliğine tam anlamıyla saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

“SPÖ’nün tutumu hayal kırıklığına yol açtı”

Hakan Gördü de SPÖ dahil diğer partilerin ilk koalisyon görüşmesinde başörtüsü yasağına onay vermesi ya da pazarlık konusu yapmasının büyük bir hayal kırıklığına yol açtığını söyledi.

Gördü, “Çünkü İnsanlar SPÖ’ye güveniyordu. Özellikle Müslüman düşmanı olmayan, Müslümanlara yakınlığı olan bir parti olarak düşünülen SPÖ’nün pazarlıkların hemen başında, ilk açıklamaların yapıldığı süreçte, birlikte karar alabildikleri hususlar arasında başörtüsü yasağını anmaları gerçekten büyük bir hayal kırıklığı olduğu gibi, geleceğe dair de endişelerimizi artırdı.” diye konuştu.

Ülkenin temel sorunlarına çözüm bulmakta yetersiz kalan siyasi partilerin Müslümanlar üzerinden algı oluşturmasına tepki gösteren Gördü, şunları kaydetti:

“Neden Müslümanlarla uğraşılıyor? Bunun tamamen ucuz malın alıcısının fazla olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. İslamiyet’in bütün sembollerine karşı bir siyaset izleyerek, aslında gündemi farklı bir yere çekebiliyorsunuz. Algıları kin ve öfkeye yönlendirebiliyorsunuz. Araştırmalar sonucunda Müslümanlar ülkede en çok istenmeyen grup olarak öne çıkabiliyor. Bu da toplumsal huzuru risk altına alıyor. Ancak kendi başarısızlıklarını başka nasıl örtebileceklerini şaşırmış durumdalar.”

Söz konusu 4 partinin Müslümanlara yönelik yaklaşımının geleceğe dair karamsarlığa neden olduğunu kaydeden Gördü, “350 bin Türkün, 800 bin Müslümanın yaşadığı bir ülkede ve ikinci büyük dini aidiyete ait topluluk olduğumuzu da düşünürsek, bu kadar umursamaz bir siyasetle karşı karşıya kalacağımızı asla düşünemezdik.” şeklinde konuştu.

???????- “Hiç bu kadar köşeye sıkıştırıldığımızı hatırlamıyorum”

Gördü, yaklaşık 12 yıldır Müslümanların temel hak ve özgürlükleri için mücadele yürüttüğünün altını çizerek, “Müslümanların temel hak ve özgürlükleri için mücadele ederken hiçbir zaman bu kadar köşeye sıkıştırıldığımızı, geleceğimizin bu kadar tehlike altında olduğunu, hatta bunun fiziki bir şiddete dönüşme zemininin bu denli güçlü ve geniş bir çapta oluştuğunu hissetmedim.” ifadesini kullandı.

Son yıllarda yapılan çalışmaların halkın yüzde 80’inin Müslümanların haklarının kısıtlanmasından yana olduğunu gösterdiğini kaydeden Gördü, “Bizlerin de bir siyasi örgütlenme ve kendi haklarımızı muhafaza edebilme yoluna gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

Related Posts

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Başbakanı Sudani’yi kabul edecek

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’yi kabul edeceğini duyurdu. Altun, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, “Türkiye-Irak ilişkileriyle birlikte güncel bölgesel ve küresel gelişmelerin de ele alınacağı ziyaret kapsamında, ‘Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı’ da icra edilecek” ifadelerin kullandı.

ABD jetlerini suya atıyor: Bir F-18 daha gemiden düştü!

ABD Donanması’na ait bir F-18 savaş uçağı, uçak gemisi Truman’ın güvertesinden Kızıldeniz’e düştü. Bir hafta içinde aynı gemide yaşanan ikinci kazada pilotlar kurtarıldı. Olay, uçak gemisinin operasyonel güvenliğini sorgulatıyor.

Asya karıştı, Hindistan Pakistan’a saldırdı: BM ve ABD’den itidal çağrısı

Hindistan, Cemmu Keşmir bölgesindeki terör saldırısına karşılık olarak Sindoor Operasyonu’nu başlattığını duyurdu. ABD Başkanı Donald Trump, Hindistan ve Pakistan arasında başlayan çatışma için “Ben sadece bunun çok çabuk sona ermesini umuyorum” dedi. BM Genel Sekreteri Guterres ise Hindistan’ın Pakistan’a yönelik saldırısından derin endişe duyduğunu belirterek, azami itidal çağrısında bulundu.

Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar’a “silahlı örgüt üyeliği” suçlaması

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, “silahlı örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılmaları istendi.

Bakanlık marketlerde satılan 10 bal markasını ifşa etti

Bakanlık, halk sağlığını tehdit eden taklit ve tağşiş gıda ürünlerine yönelik denetimlerini sürdürüyor. 5 Mayıs itibarıyla güncellenen “Sağlığı Tehlikeye Düşürecek Gıdalar” ve “Taklit ve Tağşiş Yapılan Gıdalar” listesini kamuoyuyla paylaşıldı. Özellikle e-ticaret platformları ve zincir marketlerde satılan bazı bal markalarında hile tespit edildiği açıklandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump’ın görüşmesi dünya basınında

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump dün bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İki lider, “verimli” geçtiği belirtilen toplantıda ikili ilişkiler, Suriye, Gazze ve Orta Doğu’daki durum üzerine görüş alışverişinde bulundu. Uluslararası basın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump’ın görüşmesini manşetlerinden duyururken, haberlerde Türkiye ve ABD’nin küresel meselelerin çoğunda ortak görüşleri paylaştığı yorumuna yer verildi.